Sebzeleri, Meyveleri Yiyoruz ama
Amerika’da federal idarenin önde gelen bir kurumunun elindeki bulguları değerlendiren yeni bir araştırma sebzelerle meyveleri hapur küpür yerken bol miktarda kimyasal da yuttuğumuzu ortaya koydu.

Sebzeleri, meyveleri keyifle yiyoruz. Afiyet olsun! Ama…
Amerika’da federal idarenin önde gelen bir kurumunun elindeki bulguları değerlendiren yeni bir araştırma sebzelerle meyveleri hapur küpür yerken bol miktarda kimyasal da yuttuğumuzu ortaya koydu. Üstelik bunları pişirmeden ya da masaya getirmeden önce yıkasak da işe yaramıyor. Çeşit çeşit tarım ilacı bunların içine yerleşmiş olarak bünyemize misafir oluyor. Araştırmacılar bazılarında 18 değişik tarım ilacı saptamışlar.
Araştırmanın kaynağı Amerikan Tarım Bakanlığının resmi veri tabanı. Bundaki verileri değerlendiren de Environmental Working Group (EWG) adlı etkin sivil toplum kuruluşu. Bu çalışmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Öyle anlaşılıyor ki, Amerika’da satılıp tüketiciye ulaşan tarımsal ürünlerin %70’i kimyasallı. Kimi az oranda, ama kimi hayli fazla ilaçlı. En beterlerin listesinin başında çilek geliyor. Peşinden ıspanak. Sonra da kıvırcık lahana. Listenin dibinde, en zararsızlar arasında avokado, şeker mısır ve ananas yer alıyor.
Daha da ötesi, kıvırcık lahana örneklerinin %60’ında “dacthal” adlı kimyasalın yer aldığı saptanmış. Bu maddenin, kansere neden olma tehlikesi nedeniyle, Avrupa Birliği’nde tarım ilacı olarak kullanılması yasaklanmış durumda.
Araştırmanın sergilediği sıralamaya bir göz atalım. Kimyasalların yüksek oranda bulaştığı ürünler (en fazladan daha azına göre) şöyle: Çilek – ıspanak – kıvırcık lahana – şeftali – elma – üzüm – kiraz – armut – domates – kereviz – patates.
En azlar grubunun sıralaması da şöyle görünüyor: avokado – şeker mısır – ananas – bezelye – soğan – patlıcan – kuşkonmaz – kivi – lahana – karnabahar- kavun.
Bu noktada dikkat çekilmesi gereken iki husus var. Bunlardan biri, adı geçen raporun Amerika’daki durumu yansıtıyor olması. Başka bir deyişle, oradaki tarım tekniklerinin niteliğini ve alışkanlıklarını. Acaba, ülkemizdeki üretim süreci benzeri sıralamayı mı, yoksa daha başka bir oluşumu mu biçimlendiriyor? Ama bizde de tarımda kimyasal kullanıldığını biliyoruz. Öte yandan da kimi zaman tâ Şili’den getirilmiş üzümleri soframızda bulabiliyoruz.
İkinci noktaya bazı Amerikalı bilim insanları dikkat çektiler. “Bu sonuçların doğru olduğunda kuşku yok. Bu tür zararlı maddeleri durmadan alıyoruz. Ancak bu yollardan bedene giren kimyasalların ne ölçüde biriktiği, ne gibi etkiler (örneğin ne ölçüde ve ne tür kanser, sinir sistemi bozuklukları, gözlerde ve deride tahriş, içsalgı sorunları) yarattığı şimdilik çok iyi bilinmiyor. İlerideki araştırmaların bu yansımaları daha belirgin olarak ortaya koyması bekleniyor.”
Bu arada dün kimyasallarla ilgili bir gelişme daha gündeme oturdu. Gene Amerika’da bir mahkeme jürisi Monsanto firması ürünü Roundup kimyasalının bir kişinin kansere yakalanmasında başrolü oynadığına karar verdi. Mahkeme bundan sonraki safhasında Monsanto’nun yıllardan beri lobiler oluşturarak, bu ürünün tehlikeli olmadığı yolunda uyduruk raporlar finanse ederek yürüttüğü gündem değiştirme çalışmalarını ele alacak.
Kaynak: Atila Alpöge, Ekogazete, 20.3.2019 / Yararlanılan kaynaklar: Emily Holden, The Guardian, 20.3.2019 – Stéphane Foucart, Le Monde, 21.3.2019
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com